En karanlık geceler üzerine
Beş ay boyunca ev kirasını ödeyemedim. Elektrikler kesildi. Sular kesildi. Kış soğuğu. Karanlık oda. Gecenin karanlığında dışarıdaki sokak lambalarından içeri biraz ışık girsin diye perdeleri sonuna kadar açardım.
En karanlık geceni hatırlıyor musun?
Bende onlardan çok var.
Beş ay boyunca ev kirasını ödeyemedim. Elektrikler kesildi. Sular kesildi. Kış soğuğu. Karanlık oda. Gecenin karanlığında dışarıdaki sokak lambalarından içeri biraz ışık girsin diye perdeleri sonuna kadar açardım. Bir mum olurdu, banyoya giderken yanıma alırdım. Sadece penceresi olmayan yerlerde kullandığım bir mum. Bir kuru ekmeğe biraz yağ sürüp akşam yemeği diye yerdim. Para kazanamadım. İnat ettim. Yenildim. İnsanın kendisine yenilmesi en acısı. Çaresizliği tanırım.
En karanlık geceni hatırlıyor musun? Kendimi çok çaresiz hissettim. Zaman zaman yalnız hissettim. Oysa önümde halletmem gereken çok plan vardı. Gücüm yoktu. Karanlık ve soğuk gecenin ortasında yine de sabah olmasın diye dua etmeyi bilirim. Çünkü sabah olduğunda telefonum tekrar çalmaya başlıyordu. Ev sahibi tekrar kapıya dayanıyordu. Alacaklılar arıyordu. Banka arıyordu. Tüm çözemediğim, gücümün yetmediği her şey teker teker üzerime geliyordu.
Çok sefer bitirmeyi düşünmüşümdür. Bende onlardan çok var dedim ya.
Çok zaman geçti üzerinden. Düzeldi işler. Bir şekilde bir yerde yenilgiyi kabul edip hayatla bir anlaşma imzalıyorsun.
Sonra yazdım işte. Aradan yıllar geçtikten sonra, oturup tüm bu kırık parçalarımı yazdım. Onları alıp aslında yaşanmamış bir hayatın içinde bir başka hikaye yarattım.
İnsanların beni hiçbir zaman anlayamayacaklarını fark ettim. Bunun için sağlam düşüp yere yapışmak gerekiyordu. Beynin dağılırcasına yapışmak hem de. Öyle, düştüm sonra kalktım ve yürümeye devam ettim demiyorum. Düştüm. Dağıldım. Orada öldüm. Geriye benden bir şey kalmadı, diyorum. Sonra yazdım işte:
Bu durumda ne söylenir ya da ne yapılır hâlâ hiç fikrim yok aslında. Ama emin olduğum şey, kimseyi yargılamaya hakkım olmadığı. O buraya hayat üzerine öğüt dinlemeye ya da geri zekâlıca bir şey yaptığını duymaya gelmemişti. Üstelik, intiharın hiç de salakça bir yanı yoktur. Eğer bir insanın neden intihar ettiğini anlayamıyorsanız hem yozlaşmış saçma değer yargılarına sahipsinizdir hem de ne yaşamış olursanız olun, hayat size emin olun henüz o kadar sert vurmamıştır. Herkesin bir kırılma noktası vardır. Çoğu kişi hayat ile yaşam arasındaki farkı bilmez. Çünkü bu farkı onlara öğretecek tecrübeler yaşamak zorunda kalmamışlardır. Eğer aradaki farkı bilmiyorsanız anlatayım. Hayatın adil olmak, güzel olmak ya da anlamlı olmak gibi bir amacı yoktur. Hayatın tek amacı; sizi öldürmektir. Hepsi bu. Ve bazı kişiler için bu sonuca en hızlı şekilde ulaşacak çareler tasarlar. Yaşam, hayata karşı gerçekleştirilen romantik ve devrimci bir başkaldırıdır. Sonunda kaybedeceğini biliyor olsan da bu kavgaya devam edip geride bırakabileceğin bir bayrağın umududur.
Bir Bar Hikayesi'nden.
İnsanların iki yüzlülüklerini gördüm. İnsanların ne kadar saçma ve gereksiz egolarının olabileceğini gördüm. Bundan nefret ettim.
Gecenin karanlığını tanırım.
Belki üzerine saatlerce konuşabilirim ama uzatmama gerek yok. Ben kitapları sevdiğim için okurum. Onlar hakkında konuşmak için değil. Hepsi bu. Alçak gönüllü insanları severim. Bilgisiyle, parasıyla, kültürüyle hava atmaya çalışanlara da eşit derecede ayar olurum. Bütün akşam hiçbir şey yapmayıp televizyonda yetmişlerden kalma bir Kemal Sunal filmini yedinci kez izleyen, o esnada çayını içen, şansı varsa ayda bir karısıyla yorgan altında karanlık ve peynir kokulu bir seks yapan, işe giderken yırtık gömleğini saklamaya çalışan bir adama, kitap okumuyor, diye sığ diyemem. Günde on saat inşaatlarda bedeninin posası çıkan, ruhu kararan, hayatta nerede yanlış yaptığını aramaktan vazgeçen bir insanın karşısına çıkıp, sen cahilsin, diyemezsin. Problem şu ki, yirmili yaşlarının başındayken hayatın ne zaman ve nasıl şekilleneceğine karar verebileceğini zannedersin. Ancak bu çok nadir zamanlarda denk gelir. Geri kalan insanlar, ellerindeki hayatla bir ömür geçirirler. Ona bir anlam katmaya çalışırlar. Her sabah, uyanıp yeni güne devam etmek için, yaşamaktan vazgeçip kendini o inşaatın on yedinci katından aşağı atmamak için çareler ararlar. Onun baktığı yerden dünyaya bakmadan, kitapların dünyaya farklı bir yerden baktığını söyleyemezsin. Ya bir kitabı okursun ya da onun içindesindir.
Bir Bar Hikayesi'nden.